Türkisch Deutsch sík

Deutsch	Türkisch	Kategorie	Typ
am häufigsten vorkommend Ereignis	en sık vuku bulan
Penis m	sik		Substantiv
dicht, eng zusammenstehend; häufig	sık
des Öfteren	sık sık
häufig, oft Häufigkeit	sık sık		Adverb
öfter adv	sık sık
Wenn es ginge, würde ich dich so gerne öfter treffen. Kontakt, Sehnsucht	Mümkün olsa seni daha sık görmeyi çok isterdim.
voll, füllig [Haar]	gür, sık		Adjektiv
eng [Kontakt]	yakın, sık		Adjektiv
ein häufiger Besucher m	sık bir ziyaretçi		Substantiv
immer häufiger Häufigkeit	gitgide daha sık
fein verteilt	ince (/ sık) dağılmış		Adjektiv
am häufigsten gebraucht Gebrauch	en sık kullanılır
Pimmel m/fam, Schwanz m/vulg Sexualorgane / (Penis)	çük vulg, sik vulg	vulgvulgär	Substantiv
Ändere deine Meinung nicht so oft! (ändern)	Fikrini çok sık değiştirme. (fikir) (değiştirmek)
Du redest so oft von ihr. Konversation / (reden)	Sık sık ondan bahsediyorsun.
Siehst du ihn/sie oft (/ häufig)? Kontakt, Häufigkeit	Onu sık sık görüyor musun?
Ich habe öfter an dich gedacht. Beziehung / (denken)	Sık sık seni düşündüm.
so oft wie möglich Häufigkeit	mümkün olduğu kadar sık
Ich denke oft daran. / Ich denke oft an ihn/sie. Erinnerung	Onun hakkında sık sık düşünürüm.
Tut mir leid, dass ich dich nicht öfter sehen konnte.	Seni sık sık göremediğim için üzgünüm.
Unfälle dieser Art passieren oft.	Bu tür kazalar sık sık olur. (kaza = Unfall)
Das kommt nicht oft vor. / Das geschieht nicht oft. Häufigkeit	Bu çok (/ O sık) meydana gelmez.
Mein Vater nimmt mich häufig zu Fußballspielen mit. Unternehmung / (mitnehmen)	Babam beni sık sık futbol maçlarına götürür.
Ich denke oft an die gemeinsame Zeit mit dir. Kontakt, Sehnsucht	Seninle geçirdiğimiz zaman geliyor aklıma sık sık.
Ich habe unsere Fotos auf meinen PC geladen und schaue ganz oft darauf. (Foto) (laden)	Ben fotoğraflarımızı bilgisayara yükledim ve sık sık bakıyorum. (yüklemek)
Aber du behandelst mich so oft wie den größten Dreck. Beziehung, Konflikt, Vorwurf	Ama sen bana sık sık büyük bir pislikmişim gibi davranıyorsun.
Ich stelle mir oft vor, wie es wäre, wenn du eines Tages plötzlich hier vor mir stehen würdest. Sehnsucht / (vorstellen)	Bir gün aniden önümde çıkman nasıl olurdu acaba diye sık sık düşünüyorum.
Ich habe ihn früher des Öfteren auf Sitzungen gesehen, aber das ist schon lange her. Seitdem ist der Kontakt abgeflacht (/ weniger geworden). Kontakt	Eskiden onu sık sık toplantılarda görüyordum, fakat o uzun zaman önceydi. O zamandan beri irtibatimiz azaldı.
Ich frage ihn nicht mehr diesbezüglich, weil ich es schon so oft versucht habe. Ich bekomme keine Antwort von ihm. Information, Kommunikation, Konflikt	Artık bu konu hakkında ona daha sorular sormuyorum, çünkü sık sık denedim. Ondan bir cevap alamıyorum.
Vielleicht sollten wir uns mehr unterhalten, denn ich will dich richtig kennenlernen und wie kann ich das, wenn wir nicht reden? Bekanntschaft	Belki daha sık konuşabiliriz, çünkü ben seni yakından tanımak istiyorum ama sık konuşmadan bunu nasıl yapacağım (/ yapayım ugs ) ?